ABA GÜREŞİMİZ

 

 

             Aba güreşlerinin genellilkle yaygın olarak yapıldığı yerler Gaziantep ve Hatay illerimiz ile bağlı ilçeleridir.

            Aba : Yakasız kaban uzunluğunda kolu pazı hizasında yarım kollu kalın kumaştan veya keçe kılından örülerek yapılır.Geleneklere göre aba köy halkının ortak malı olarak sayılır.Güreşin icra edildiği köylerde en az her köyün 2-3 abası vardır.Güreş yapacak pehlivan abayı giydikten sonra beline kuşak bağlar.Aba güreşlerinde yenişme süresi genellikle 7 dakikadır.Güreş yerde pek sürmez.Folklorik güreş türünden olan aba güreşlerinde çalgı olarak güreşlere davul zurna eşlik eder.Düzenlenme ve organize tarzına göre güreşlerde davul sayısı 6-7 olurken , zurna sayısı ise ikidir.Birisi güreşin havasını çalarken diğer zurna ise ritm saz görevi görür.

Geleneksel Spor Dalları Federasyonu’na (GSDF) bağlı olarak Gaziantep ve Hatay yörelerinde yapılan Aba Güreşleri bulunmaktadır. Günümüzde az da olsa hala yapılmakta olan bu güreşlerden özellikle Hatay yöresinde yapılanı; günümüz Orta ve Kuzey Asya ile Kafkasya da hala çok yaygın olarak yapılan ( Abbotov, 1991; Bektenov ve Musim, 1978) aba güreşleriyle her bakımdan aynilik ve orijinallik taşımaktadır. Bu güreşlerin çok önemli bir yanı da, eski Türk geleneğinde olduğu gibi hala Orta ve özellikle Kuzey Asya Türk halklarının bayanlarının da yapmış olmalarıdır. Hatay usulü aba güreşlerinin diğer bir önemli yanı da, minder güreşiyle teknik ve fizyolojik açıdan benzer oluşudur. Bu bağlamda aba güreşi; hem alt yapı ve potansiyel açıdan hem de  güreşini kalkındırmak bakımından önem arz ettiği   görülebilmektedir.

 

 

ABA GÜREŞİ

ABA WRESTLİNG

Aba Güresinin Tarihçesi
Güres sporunun tarihine bakildiginda en eski güres türü olarak Aba Güresi gözlenmektedir. Bu güres türü Iskit, Saka, Uygur, Karahan, Mogol, Özbek, Kazak, Çagatay, bugünkü sinirlar içerisinde de Gaziantep, Antakya yörelerinde konaklamalarini yapan Kizik Türkleri’nce yapilmaktadir.
Aba güresi, dünyada giysilerle yapilan ilk güres türlerindendir. Orta Asya’da mücadele ve askeri egitim araci olarak yapilan güres sporu M.Ö. 4 yy’da Türk topluluklarinca Çinli’lere ögretilmistir. Hatta uzakdogu yakin bogusma sporlarindan olan Judo, Aba Güresi’nin biraz degistirilerek modernize edilmis seklidir.

 

 

  Bugün Isveç’te yapilmakta olan pantolon güresinin de, Orta Asya’da yapilan göçler sirasinda Baltik bölgesine yerlesen Hun Türleri tarafindan yapildigi tahmin edilmektedir.

 

Aba Güresi
Aba; koyun yönünden örülmüs kalin, saglam, kolsuz, önü açik, boyu dizkapagina kadar olan mahalli bir giyecektir.
1- Yerli Aba
a) Kirmizi Aba
b) Boz Aba
2- Maras Abasi
3- Hamis Abasi
4- Çuha Abasi
5- Siyah Aba
6- Urfa Abasi
7- Torun Abasi

Aşırtmalı Aba Güreşi Kuralları

1- Süre
Hava sartlari ve zemine göre belirlenir ve güreslerden önce ilan edilir. Ayaktaki süre en az 10, en fazla 20 dakikadir. Yerdeki süre ise en az 30 sn. En fazla 1 dakikadir.

Aba Wrestling
Aba; is a sheepwool-made, thick, regional costume, that lies until knee.

1-Domestic Aba
a) Red Aba
b) Grey Aba
2- Aba of Marash
3- Aba of Hamis
4- Broadloth Aba
5- Black Aba
6- Aba of Urfa
7- Aba for Children

The Rulers of Aba Wrestling

1- Duration
It is determined by wheather and playground conditions and announced before the matches. The matches can last 10-20 minutes minumum and maximum respectively, at arousal position. From 30 seconds to 1 minute are given for ground wrestling.

2-Eslesme
Illerde yapilan güreslerde, ayni köyden olma, kardes olma vs. önemli degildir. Ancak bu ayrintilar köylerdeki güreslerde önemlidir.

2- Matching
Btrotherhood and being from same village are handicapes at intervillage organizations while drawing. They are not important relations for upgrade organizations.

3- Kilo
Sikletler kilo ve yasa göre belirlenir.

3- Weights
They are arrenged according to ages.

A-) Yildizlar ( 15-16 yas )
35-40 kg.- ayak
40-45 kg.- tozkoparan
45-50 kg.- deste
50-55 kg.- küçükorta
55-60 kg.- büyükorta

A) Juniorvarsity ( 15-16 ages )
35-40 kg.- foot
40-45 kg.- tozkoparan
45-50 kg.- deste
50-55 kg.- little middle
55-60 kg.- grand middle

B) Gençler ( 17-18 yas)
45-50 kg.- ayak
50-55 kg.- tozkoparan

55-60 kg,- deste
60-65 kg.- küçükorta
65-70 kg.- orta
70-80 kg.- büyükorta
80-90 kg.- basalti
Agir siklet- bas

B) Juniors ( 17-18 ages )
45-50 kg,- foot
50-55 kg.- tozkoparan
55-60 kg.- deste
60-65 kg.- little middle
65-70 kg.- middle
70-80 kg.- grand middle
80-90 kg- second class
Heavyweight- first class

C) Büyükler ( 19 ve üstü )
50-55 kg.- ayak
55-60 kg.- tozkoparan
60-65 kg.- deste
65-70 kg.- küçükorta
70-75 kg.- orta
75-80 kg.- büyükorta
80-90 kg.- basalti
Agir siklet - bas

C) Adults ( 19+ )
50-55 kg.- foot
55-60 kg.- tozkoparan
60-65 kg.- deste
65-70 kg.- littke middle
70-75 kg.- middle
75-80 kg.- grand middle
80-90 kg.- second class
Heavyweight- first class

4- Hakem
Bir meydan hakemi, iki masa hakemi ve bir kusak hakemi vardir. Her güresçi için bir orta hakem vardir.

4- Referee
On area referee, two table referee and one belt referee ares necessary. There is one middle referee for each wrestler.

5- Puanlama
Puanlama yoktur. Sonucu hakemlerin insifiyati belirler. 

5- Grading
There is no grading. The winners are determined by the general acceptance of referee jury.

6- Tezahürat
Güreste herhangi bir tezahürat yapilmaz.

6- Cheering
It is forbidden to cheer and applause.

7- Ihtar
Aba güresinde ihtar yoktur. Yanlis hareket diskalifiye sebebidir.

7- Warns
There is no warning but if a forbidden action is committed, it is a reason to be disqualified.

 

 

Aba Güreşinde Yasak Hareketler


El asiran güresçi rakibinin kusagina birakamaz.
Elle rakibin topuklarina tirpan vuramaz.
Asirilan güresçi kafayi koltuk altindan gögse dogru çikaramaz.
El asiran güresçi rakibin kusagini birakarak çift veya tek dalamaz.
Dizden asagi tutmak yasaktir.
Rakibini boyunduruga alan güresçi onun boynunu sikamaz.
Güresçi kollarini 90 dereceden fazla açtiginda, iki eliyle rakibine kirma gibi tehlikeli oyunlar yapamaz.
Yenen veya yenilen güresçi, kesinlikle seyirci tarafindan alkislanamaz.
El asirirken güresçiler devamli sag elleri ile asirmak zorundadir

 

 

Aşirtmali Aba Güreşinde Yenme- Yenilme


El asirtip, kusaktan tutan güresçi, elini biraktigi an yenik sayilir.
Tus olan, açik düsen ( yüzünkoyu düsmek ) güresçi yenik sayilir.
Kalçasi ve omuz yani tam yere degen güresçi yenik sayilir.
Geriye atma veya buna benzer bir oyunu yapan güresçinin sirti veya yan tarafi yere gelirse, bu da gözle izlenir biçimde olursa, oyunu yapan bu güresçi yenik sayilir.
Asirilan güresçi, el asiranin ayaklarini yerden kestiginde, yere düserse, el asiran güresçi yenik sayilir.

 

 

Aba Güreşinde Oyunlar

 

1- El Asirma : El asiran güresçi rakibinin, omuzunun üzerinden elini asirarak, arkadan rakibinin kusagini tutar.

2- Iç Çangal : Iç çangali genellikle el asiran pozisyonondaki güresçi yapar. El asiran güresçi rakibine kalçasini döner, sag ile rakibinin sol ayagini içten sarar ve atmaya çalisir.

3- Dis Çangal : El asiran güresçi, rakibine kalçasini döner. Sag ayagi ile rakibinin ayagini distan sarar.

 

Games In Aba Wrestling

1- Hand Propeling : Hand propeling wrestler propels his hand from his opponents shoulder and catches the belt.

2- Inner Hook : Ilt is generally committed by hand propeling wrestlers. Hand propeling one turns his hip to opponent, holds rivals left with his right leg from inner side and tries to turn over forward

3- Outer Hook : Hand propeling wrestler turns his hip to rival and holds rivals leg with his right leg from outer side and tries to turn over opponent forward

 

 

ABA GÜREŞİ

 

    Türk Milleti tarihin her döneminde kendine has gelenek ve görenekleriyle birer kültür merkezi oluşturmuştur.Oluşturulan bu kültürlerin başında Spor ve Güreş kültürü gelmektedir.Güreşin içerisinde ise Türklere özgü bölgelere göre farklılık gösteren "YAĞLI-KARAKUCAK-KISA ŞALVAR GÜREŞİ-ABA ve SİNSİN GÜREŞLERİ vardır.

    Toplumları anlamak ve değerlendirmek için önce onların değerlerini , örflerini, Gelenek görenek ve toplumsal  değerlerinini tanımak gerekir.Bütün toplumlaran kendine has kütlürleri vardır.Bu kültürel değerler ülkelerin gücü ve propagandasını yapabildiği ölçüde evrensel bir niteliğe kavuşmuşlardır.

    Bu gün unutulmaya yüz tutan Güreş türlerimizden biriside Aba Güreşleridir.Aba güreşi : Güreşçilerin sırtlarına ABA giyerek , bellerine kuşaka bağlayarak yaptıkları güreştir.Günümüzde Hatay ve Gaziantep yörelerinde yapılır.Ancak her iki yöreninde Aba güreşi arasında uygulanış bakımından farklılıklar vardır.

    Önceleri büyük şenliklelerle yapılan güreş artık malesef unutulmaya yüz tutmuş olup ancak yılda bir iki defa yapılmaktadır.Özellikle köylerde yapılan güreşlerde Düğün sahibi çevre köylere haber salarak "OKUNTU YOLLAYARAK" güreşçileri düğün güreşine davet ederdi.

    Çevre köylerden gelen güreşçiler köyde düğün süresince misafir edilirdi.Güreş köy meydanında yapılırdı.Bazen bir hafta sürdüğü olurdu.Köylüler meydanın etrafına halaka kurarak güreşi izlerlerdi.Bu güreşin diğer güreşlerden en önemli farkı yenen ve yenilen güreşçi hakkında lehte veya aleyhte tezahurüt yapılmamasıdır.Eğer herhangi birisi için bir tezahurat yapıldığında köylüler tarafından bu durum yadırganır ve çok ayıplanırdı.Aba güreşlerinde genel manada tezahurat yapılmaz tavrı yıllardan bu yana yerleşik gelen bir adettir.

 

 

 

    

ABA :

 

          Günlük yaşamda kullanılan  çoğunlukla yünden dokunmuş sağlam , kaba ve kalın bir giysidir.Yakasız olup ,uzun kısa  boz işlemeli , kırmızı sırmalı Aba gibi bir çok çeşitleri vardır

 

 

KÖYNEK :

 

            İçten giyilen uzunca gömlektir.Açık renkli basit keten bezinden yapılmıştır.Uzun ve kısa kollu olabilir.Güreş esnasında kolun serbestçe hareket edebilmesi , kolun hareketini engellememesi iiçin omuzdan koltuk altına kadar yırtılmaktadır.Uzun olan köynekler genellikle dize kadar inmektedir.Bolca ve yakasızdır.Düğme kullanılmayan köynek baştan giyilip baştan çıkarılır.normal günlerde gömlek donun üzerinden giyilmektedir.

 

 

 

DAVUL VE ZURNA :

 

         Bir çok şenliklerde , düğünlerde çeşitli mevsim eğlencelerinde , bayramlarda , törenlerde ve kaynaşmalarda Müzik olarak  özellikle davul zurnanın etkinliğin görmekteyiz.Davul zurna bu güreşin vazgeçilmez unsurlarıdır.Güreş esnasında çalınan ezgilere ve kendine has usluba HARBİLEME  denir.Harbileme harbten gelip cenk havası , harb havası anlamına gelir.Yiğitçe, mertçe  Güreşe davettir.Olağanüstü durumlarda ritim ve vuruşlar artar ve bazende azalır.

 

 

ABA GÜREŞİNDE ÇUKUR

 

 

           Aba güreşinin yapıldığı alana çukur adı verilir.Köy meydanı, harman yeri, çimenlik bir alan , yumuşak topraklı bir alan çukur için arzu edilen uygun olan bir yerdir.Çukurlar genellikle düğünün durumuna göre tesbit edilir.Güreşe ilgi ve kalabalık çok olur ise geniş alanlar çukur olarak belirlenir.Aba güreşleri genellikle düğünlerin yoğun olduğu Sonbahar da organize edilir.Özellikle köylüler harmanlarını kaldırdığı hasatlarını bitirdiği zaman ve gelirlerini elde ettikleri ay olan sonbahar ayında düğün merasimlerini yaparlar.Eğer çukur çamur olursa saman serpilmektedir.Ayrıca çukur bölgesi taş çakıl ve insan bedenine zarar verecek şeylerden tertemiz temizlenir ve tam güreş yapacak evsafa getirilir.

DOLANMA

         Güreşin yapıldığı çukurda gezinmeye dolanma adı verilir.Taraftarlar tarafından çukura salınan güreşçi kendine rakip bulabilmek için dolanır.Bu dolanma karakucak ve yağlı güreşteki dolanmaya benzemez.Rakip taraf çukurda gezinen güreşçiye denk bir güreşçi bulduğu zaman hemen soyunup çukura çıkar.Dolanan güreşçi çukurda gezinen güreşçiyi kendine denk bulursa hemen güreş başlar.Eğer dolanan güreşçi rakibi kendine eş görmez ise güreş başlamadan çukurdan çıkar ve giyinir.Fakat genellikle korkmuş havası vermemek için ilk evvela rakibi kabul edip ondan sonra giyinir.Dolanan güreşçi kendine güvenen gururlu cesur güreşcidir.Bu sebeple kendinden daha ağır rakiplerle mücadele etmekten çekinmez.Aba güreşinde özellikle bilhassa düğün güreşinde güreşçileri kilolara göre eşleştirerek güreştirmek pek görülmez. İsteyen isteyenle güreşir.Bur tür güreşlerde rakibe itiraz genellikle güreşçinin taraftarları tarafından yapılmaktadır.Rakip uygun görürse güreş başlar rakip uygun görmez ise yukarıdada belirtmiş olduğumuz gibi güreş başlamaz.

 

TOP  (ödül)

        Diğer güreşlerde Yol (Yolluk) adını alan ödül aba güreşinde "TOP" adını alır.Güreşte düğün sahibi tarafından ortaya konan ödüldür.Bu ödül düğün sahibi tarafından çukura getirilen beş metrelik bez, halı , koç vb gibi olabilir.Topun maddi değeri pek fazla yoktur.Manevi değeri vardır.Diğer güreşlerdeki gibi para toplama işi aba güreşinde kesinlikle yoktur.Bu töre yıllardan beri süregelmektedir.Top şampiyon için en büyük zenginlik büyük bir zenginlik ve gururdur.Ancak son zamanlardaki büyük organizasyonlarda ise altın ve para ödülleri verilmeye başlanmıştır.

    

OKUNTU

         Yöredeki köylüleri ve misafirleri güreşe davet, cağrının adıdır.Şimdiki modern anlamda davetiye denen çağrı pusulasına halen anadolunun bir çok yerinde okuntu denmektedir.Okuntuyu düğün sahibi listeler halinde tanzim ederek gönderir.

EŞLEŞTİRMELER

        Gaziantep'te yapılan tüm Aba güreşlerinde Pekmezciler, Fıstıkçılar, Dereköylüler diye üç gruba ayrılır.Bağcılıkla uğraşanlara pekmezci ,Fıstıkçılıkla uğraşanlara ise Fıstıkçı adı verilmiştir.Böylelikle kimin fıstıkçı kimin pekmezci olduğu anlaşılır.Bir fıstıkçı ile pekmezci eşleştirilir.Ayrıca burada güreşçilerin beslenme tipinide burada görebiliriz.

HAKEM SEÇİMİ

Hakem seçiminde de  fıstıkçılar ve pekmezciler göz önünde bulundurulur.

Önceden Aba güreşi yapmış her iki tarafında saygı duyduğu yaşlı kimselerden bir heyet oluşturulur.Bu heyet seçilirken kişinin sosyal ve dini yaşantısı dikkate alınır.Yalan söylemeyen,doğru,dinine bağlı kişiler heyete kabul edilir.Heyet her iki tarafında kabul edeceği,Eski Aba ustalarını hakem

olarak tayin eder. 

 ABA GÜREŞİNİN BAŞLAMASI

Güreş yazı tura ile başlar,genellikle iki kez yapılır.Beraberlik durumlarında üç kez yapılır.Güreşe başlamadan önce aba giyilir.Üstünden kuşak bağlanır.Güreşçilerden birisi rakibin kuşağını sağ eli rakibin omzunun üzerinden yakalar.Kuşak sırasıyla önce bir güreşçi sonra diğer güreşçi tarafından

sırasıyla tutulur.Kuşaktan tutmaya, aşırma yada el atma denir.Bu pozisyon dezavantaj olduğu için

yazı turayı bilemeyen önce aşırır.Güreş esnasında kuşak bırakılırsa güreşçi yenik sayılır.Yenik düşme göbeğin gün görmesidir.Göbeğin güneşe karşı gelmesi sırtın yere gelmesidir.Yerde pek güneş olmaz.

Oyunlar genellikle ayaktan yere düşürmeyle sonuçlanır.İki defa yenen güreşçi çukurdan galip ayrılır.

Berabere kalmaya "Toy gelme" denir.Çukurda dolanan güreşçi yenilinceye kadar çukurdan çıkmaya-

bilir.Rakibi yenen güreşçi alkışlanmaz,yenende yenilende erdemlidir. 

TEMEL TEKNİKLER

YAN BAĞDA:El atan (Aşıran)Güreşçi tarafından rakibin yan tarafından,sağ bacağa yapılan ayak

hareketidir.Yan bağda en etkili tekniklerden biridir.

 

BOŞA KALDIRMA : En önemli tekniklerden biridir.Aşırılan güreşçinin rakibin bağdalarını etkisiz kılarak iki bacağı arasından yoklayıp göğüs hizasına kadar kaldırıp yere vurduğu oyundur

 

İÇ BAĞDA : Aşıran (el atan) güreşçinin , sağ bacağı ile rakibin sol bacağına yapılan hamlenin adıdır.

 

                   

 

SONUÇ OLARAK . Kültürel varlığın vazgeçilmez bir parçası olarak bilinen Aba Güreşimizde gün geçtikçe önemini maselef kaybetmektedir.Nedeni medyanın ve yazılı basının  her şeyi futbola endekslemesi bunun en tipik örneğidir.Japonların sumosu gibi temennimiz bu güzelim güreşimizin Ata ecdad yadigarı olarak nesiller boyu sürdürülmesi yaşatılması ve dünyaya tanıtılmasının sağlanmasıdır.

 

KAYNAKÇA . Enver KESKİN "ABA GÜREŞLERİ" 1978 Ankara

***Selli Hasan (Canlı Kaynak eski Aba ustası)

***Osman Mehmet (Canlı kaynak eski aba ustası

***Kekeç halil 'Canlı kaynak eski aba ustası.  Gaziantep - Nizip-Kilis-Oğuzeli

 

 

 

 

 

Güreş Ve Pehlivan Sözcüğünün

 

Tarihi Tasviri ve Açıklaması

 

Güreş ;

Kaşgarlı XI. Asır DLT’de “Çalış”  ve “Çelme” kelimesinin karşılığı olarak “Güreş” (küreş) diye tanımlanmıştır. Aynı sayfada “çalışçı” kelimesi “Güreşçi” olarak açıklanmıştır (Kaşgarlı, 1985).  Bu büyük yazar eserinin bir başka yerinde “Kız ila küreşme kısrak ile yarışma” (Kaşgarlı, 1985) diye bir deyişle örnekleme yapmaktadır.

Aynı dönemlere (XI. Asır) tekabül eden ve temel eserlerden biri olan KB’de Yusuf Has Hacip; “Güreş” sözcüğünün karşılığı olarak “Küreşmek = Boğuşmak” olarak vurgulamaktadır (Yusuf Has Hacip, 1979).

Bu iki temel eserlerden yarım asır sonra (1127 - 1144) yazılmış olan ME.’de de El-Havarizmi güreşe “küreş” derken bu sporun bu isim altında Oğuz, Kıpçak ve diğer Karahanlı Türk’lerinin severek yaptıklarını vurgulamaktadır (El-Havarizmi, 1993).

Günümüz Orta ve diğer Asya Türk toplumlarından Azeriler “gülaş”, Başkurtlar “köraş”; Kazaklar “küres”; Kırgızlar “küröş”; Özbekler “kuraş”; Tatarlar “köraş /küreş; Türkmenler “göreş”; Uygurlar’ın “küraş/küreş” (KTLS., 1992) dedikleri görülmektedir. Diğer Türk’lerden Gagouzlar “küreş”; Yakutlar, Sakalar, Tuvalar ve Hakaslar ise “küraş” demektedirler (BRSMSTS., 1988)

Yukarıda da görüleceği gibi güreş sözcüğü bütün Türk toplumlarında birbirine benzer ya da aynı şekilde telaffuz ediliyor. Bilindiği gibi Anadolu’da da güreş sözcüğü halk arasında “güleş” ya da “küleş” (Afşin, 1988) diye telaffuz edilmektedir. Görülen o ki, eski ve yeni bütün Türk toplumlarında bu sözcüğün kökeninin “kür” olduğudur.

“Kür sözcüğü eski Türk yazıtlarında (Orhun ve Yenisey) da sık sık geçmektedir ve manası “güçlü”, “sarsılmaz”, “kuvvetli” anlamına gelmektedir (Orhun, 1987). “Eş” ise eski ve yeni Türkçe’de ”arkadaş” anlamına gelmektedir. “Kür-eş-mek” ME:’de kendisine denk başka biriyle aynı mücadeleyi paylaşmak ve yarışmak anlamına gelmektedir (El-Havarizmi, 1993; Kahraman, 1989). Sımakov, bu konuyu daha sade şekilde şöyle yorumlar. “Türkler de 7. ve 8. Asırlarda güçlü kuvvetli kişilerin karşılıklı eşleşerek at üzerinde ve yerde saatlerce kür-eş yaparlardı” (Sımakov, 1984) demektedir.

Her toplumun kültür hayatında farklı boyutlarda görülen güreş sporu, Türk spor geleneğinde çok zengin bir yere sahiptir. Buna rağmen eski Türk toplumları daha ziyade göçebe hayatı yaşadıklarından, konuyla ilgili MÖ. Somut belgelere ulaşmak oldukça zordur. Belli bir coğrafyada değil üç kıtaya yayılmış olan Türkler hakkında tarihi vesikalar daha ziyade yabancı müelliflerden faydalanılarak aydınlatılmaya çalışılmaktadır (Safran, 1993).

Güreş ve türleriyle ilgili ilk vesikalar da, Çin kaynaklarından  tasvir edilebilmektedir. Hanname, Can Çiyan Teskeresi’nde Türkistan’ın güreşini açıklamakta olup, “güreş” kelimesini “jiao Çu” şeklinde iki karakter ile ifade etmektedir. Aynı eser güreşlerin yapıldığı esnada güreşçilerin başlarında ve üzerlerinde giysilerin olduğunu ve halk arasında sevilerek yapıldığını vurgulamaktadır (Almas, 1986).

M.Ö. Türk güreşleriyle ilgili ilk belgeler yeni Çin kaynaklarında ve vesikalarında görülmektedir. 1983 yılında Barçuk (Maralbaşı)’un Cona Tim harabelerinde; Çin Fen Bilimleri Akademisi, Arkeoloji Araştırmaları Bölümü’nün 1955 - 1957 yıllarında Şien (Congen) şehri civarındaki Şonglinten isimli bölgede Han sülalesi dönemine ait 140 numaralı özel bir mezarda bulunan kap ve heykellerde Türk güreşlerinin ilk figürleri tasvir edilmektedir (Şinjan Daşü, 1982; Rahman, 1996).

İlk Türk güreşlerini, ilk Batı medeniyeti güreşlerinden ayıran  birçok özellik bulunmaktadır. Bunlardan birisi Türkler de namahrem yerlerinin her zaman giyimli ve kapalı olmasına rağmen Batılıların çırılçıplak güreştikleri net olarak görülmektedir (Umminger, 1990; Minkowski, 1963 ). Diğer bir ayırıcı  özellik ise geleneksel tarzda yapılan Türk güreşlerinin hepsinde müzik bulunmaktadır. Diğer toplumlarda bu gelenek sadece İranlılarda vardır ki bu da bunlara IX. Asırlarda Türklerden geçmiş olduğu bildirilir (Lvov, 1989).

Ancak şu ana kadar tespit edilen belge ve bulguların hiç birisi, Türk güreş geleneğinin zengin boyutlarını yansıtmamaktadır. Çünkü güreş, atlı (binicilik) sporlarından sonra Türk’lerin sosyal yapı ve yaşayışlarının her safhasında görülebilen diğer bir spordur (Türkmen, 1996; Rahman , 1996; Almas, 1986; BRSMSTS, 1988).

 

Pehlivan;

Bu sözcüğün aslı Farsça olup “Pehlevan”dır. Pehlivan “güreşçi, yiğit ve bahadır” anlamına gelmektedir (Develioğlu, 1993). “Pehlevan - ane” (Pehlivanlıkla = pehlivancasına = yiğitlikle = yiğitçesine) “Pehlivani” (pehlivanlık = güreşme = yiğitlik) ile ifade edilmektedir (Develioğlu, 1993).

XI (11). Asrın sonlarına kadar Türk dilinde olmayan pehlivan sözcüğü, İranlılarla savaş ve barış anındaki münasebetlerle Türklere geçmiştir. Önceleri sadece sıfat olarak kullanılan bu sözcük, sonradan özel isim olarak da kullanıldığı olmuştur (Kahraman, 1989).

Aslında mitolojiden genellikle uzak, sosyal yapı ve yaşayışı yansıtan Türk destanlarındaki “Alp” tipi, İran destanlarında “Pehlevan” olarak geçmektedir. Diğer yabancı destanlarda olduğu gibi İran destanlarının da mitolojik yönü çok ağır basmaktadır. Buna rağmen “Şahname”’de Turanlılardan (Türklerden) Peşeng, Efransiyab ve Ercasb hem hükümdar hem de pehlivan olarak sıkça geçer. Yine Şahname’de adı İranlıların efsane güreşçisi Rüstem’inki kadar çok geçen Turanlı (Türk) güreşçi Efransiyab; güçlü-kuvvetli ve kolay yenilmeyen bir yiğittir. İranlılara göre düşman pehlivanlarının en ünlüsü Efransiyab’tır. Diğer düşman saydıkları Arap, Rum vb... kavimlerin pehlivanları, İranlılara göre çok kolay yenilenleridir ve bunları fazlaca ciddiye almazlar (Demirel, 1995).

Türk destanlarında ve gerçek hayatta eskiden ve günümüz Orta Asya Türk toplumlarında güreşte galip gelene “Baatır” (Bahtiyar - Kahraman)  denir ve o gözle bakılırdı (Savalayev - Bukayev ve Membetkaliyev, 1995). Türk destanlarında pehlivan sözcüğü “alp” sıfatıyla geçmemektedir. Fakat, savaşlarda güreş (küreş) geçmektedir. Örneğin, iki düşman ordusu karşılaştığı zaman çoğunlukla iki tarafın alp’i veya savaşçısı güreşir, kim yenerse zafer o tarafın sayılır. Manas’ta Türk güreşçici Koşay Han’ın Çinli Coloy Han’la  güreşip yenmesi gibi (Demirel, 1995; Saralayev-Bukayev ve Membetkaliyev, 1995).

XII. Asırdan itibaren özellikle Selçuklularda pehlivan hem isim hem de sıfat olarak geçmeye başlar. Bunda önemli sebep de Tuğrul beyin resmi dil olarak Farsça’yı kabullenmesi de gösterilebilir. Selçuklu emiri Şemsettin İldeniz’in oğlunun adı “Nusret üd din Muhammed Pehlivan” idi (Kahraman, 1989). Konya Selçukluları döneminde şimdiki Niğde ilinin adı “Dar ül Pehlivaniye” olarak geçmektedir (Taneri, 1977).

Daha sonraları Şecere-i Terakime/Türk’lerin Soy Kütüğü (Ebülgazi Bahadır Han, 1663/1972) ve diğer eserlerde  pehlivan adı ve sıfatının geçtiği görülebilmektedir (BRSMSTS, 1988; Ciley, 1986; Liu, 1987).

Bilindiği gibi bugün Türkiye’de pehlivan sözcüğü güreşçi manasına gelmektedir. Hatta güreşçiler arasında “sen güreşçi olabilirsin ama pehlivan olamazsın” esprisi yaygındır. Bunu demekle pehlivanlığın çok iyi bir güreşçilik gerektirdiği ya da daha iyi meziyetlere sahip olunduğu vurgulanmaktadır.

Bugün Azeriler’in “pahlavan”, Kazaklar’ın “baluvan” Kırgızlar’ın “balban”, Uygurlar’ın “palvan” (KTLS, 1992) dedikleri ve güreşçiyi, hatta iyi güreşçiyi kastettikleri anlaşılmaktadır. Aynı terimi güreşçi için kullandıkları gibi güreş içinde kullanmaktadırlar (Balgambayev, 1985; Bahtiyavov, 1993; Kılıçov, 1995).

Orta Asya Türk halklarının ata sözleri ve deyimlerinde pehlivan sözcüğü sık sık geçmektedir. Örneğin, Kazaklar “palwağa on tersi birdey” (Pehlivana ters-doğru birdir); “Balwandıgtı al al biledi, mırzalıgtı mal biledi” (Pehlivanlık güçtendir, efendilik maldandır) vb artırılabilir (İsmail ve Gümüş, 1995). Trükmenler de buna benzer sözler sarfederler. “Gaharını yuwdan-, palwan” (Kahrını gizleyen pehlivandır) vb. söylemektedirler (Kürenov ve Gümüş, 1995).*

 

Not .Bilgiler Geleneksel spor Fed Sitesi diğer kaynaklardan temin edilmiştir.